30 Aralık 2010 Perşembe

Holoterapi ve Diğer Yöntemlerle Bilinçaltını Temizlemek (alıntıdır...)

Bir bahçen olduğunu düşün, ona bakmadığında neler olur? Muhtemelen yabani otlar türer ve istediğin bitkiler, meyveler yetişmez.

Bilinçaltımız da aynen bir bahçedir ve biz ona bakmaksak yabani otlar türer. Nedir bu yabani otlar?

Dr. Emoto'nun yaptığı su deneyi ve bu konudaki onlarca deney göstermiştir ki düşünceler hatta sadece kelimeler bile bedenimizi etkiliyor ve yeniden şekillendirebiliyor.

Gönül isterdi ki barış içinde herkesin pozitif düşenebildiği bir dünyada yaşayalım. Ama maalesef gazeteler, televizyonlar ve insanlar hep negatif şeylerden bahsediyorlar ve bahsettikleri de direkt bizim bilinçaltımıza bir tohum olarak gidiyor.

Onun içindir ki o düşünceler bilinçaltımızda büyümeden biz onları ayıklayıp kendi istediğimiz sevgi, bolluk, neşe çiçeklerini yetiştirelim.

Bilinçaltımızı Temizleme
Bilinçaltımıza "Şimdi tüm suçluluk duygularım yok oluyor" dediğimizde genelde hiç bir şey olmaz. Çünkü bilinçaltını en etkili şekilde duygularla etkileyebiliriz. Aynı örneği şöyle yapabiliriz "Şimdi suçluluk duygularımı sevgiyle yanan mor ateşe bırakıyorum"

Şimdi aşağıda bilinçaltımızı temizleyecek çok güzel bir meditasyon örneği veriyorum, hangi sıklıkta duş alıyorsan o sıklıktada bilinçaltına duş aldır.

Rahat, sakin ve huzurlusun…
Bir yolda ilerliyorsun… Yol… Toprak… Parke taşlı… Asfalt… Veya çimen kaplı olabilir… Dikkat et… Yolun kenarında ağaçlar çiçekler, evler var mı dikkat et… Hava, güneşli veya yağmurlu olabilir. Olsun… Güneş hayat. Yağmur berekettir…


Büyük bir kapının önündesin. Kapının yan tarafında yanan mor alevi görüyorsun… Üzerindeki eski elbiselerini çıkar ve mor alevin içine at. Artık bu eski elbiselere ihtiyacın yok… Bu eski elbiseleri sana başkası giydirdi… Bunları tek tek mor alevin içinde yakarak, bunların yerine daha renkli daha rahat kıyafetler giyeceksin… Mor alevin dönüştürücü gücünü biliyorsun… Eski elbiseleri mor alevin içine attıkça, özgürleşiyorsun… Rahatlıyorsun… Evrenin, boşlukları pozitif enerjiyle doldurduğunu biliyorsun.

Elinde küçük küçük kâğıtlar var…1. kâğıdı okuyorsun... Kâğıtta büyük harflerle güvensizlikler yazıyor… Güvensizlikleri mor alevin içine at… Güvensizlikler mor alevin içinde erirken içine özgüven duyguları yerleşiyor… Hisset… Rahatsın… Huzurlusun güvendesin… Şimdi 2. kâğıdı alıyorsun…2. kâğıtta büyük harflerle… Pişmanlıklar yazıyor. Tüm pişmanlıkları mor alevin içine at… Pişmanlıkların tecrübeye dönüşmesini sevinçle seyret… Bu sevinci içinde hisset…3 kâğıtta suçluluklar yazıyor… Suçlulukları mor aleve at… Suçluluklar mor alevin içinde eriyerek… Özgürlüğe dönüşüyor… Hisset… Özgürce nefes al… 4. kâğıtta… Korkular yazıyor… Korkuları mor alevin içine at… Korkular mor alevin içinde erirken senin içinde güvenlik duygusu gelişiyor. Hisset…5. kâğıtta… Depresyonlar ve bağımlılıklar yazıyor depresyonları ve bağımlılıkları mor alevin içine at… Depresyonlar ve bağımlılıklar mor alevin içinde erirken her şeyden ve herkesten özgürleşiyorsun… Hisset… Elindeki kâğıtta ertelemeler yazıyor… Mor aleve at… Ertelemeler mor alevin içinde erirken… Rahatlayıp, seni tutan her şeyden kurtulduğunu biliyorsun...


Şimdi elinde tuttuğun kâğıtta… Ve diğerleri ..yazıyor… Bu kâğıdı mor alevin içine attığın anda o, mor alevin içinde erirken… sen, yeni doğmuş bir bebek gibi yeni ve daha güzel bir hayata başlamak üzere istediğin planı yapabileceğini biliyorsun…

Eski elbiselerin… Seni kısıtlayan her şey mor alevin içinde eriyerek yok oldu… Dönüşüme uğradı. Derin rahatça nefes al…

Şimdi kapının tokmağını tut… Kapıyı aç… İçeri gir… İçerisi adeta cennetten bir köşe… Etrafına bak… Bahçedeki güzelliklerin, renk cümbüşünün farkında ol… Bahçenin içinde renk renk çiçekler… Çeşit çeşit meyve ağaçları var. Farkında ol… Derin nefes al… Hayatının bahçesinde özgürce sevinçle ilerle… Hayatının bahçesinde sevinçle ve özgürce ilerlerken… Bolluk içindeki ağaçlardan sarkan meyvelerden hangisini canın isterse al… meyvelerin tadını, dilinde damağında hissederek ye… Çiçeklerin.. meyvelerin… Ve toprağın birbirine karışan kokularını içine çek… Cıvıl cıvıl neşeyle öten kuşları dinle…Bu muhteşem konser, içindeki coşkuyu arttırıyor… Neşeleniyorsun… Burası senin hayat bahçen… Buranın mimarı sensin… Buraya istediğin ağacı ve çiçeği dikebilirsin... Hayatının bahçesine istediğin kişiyi davet edip sohbet edebilirsin… Şimdi büyük köklü bir ağaç görüyorsun… Ağacın dibine otur… Sırtını ağacın güçlü ve güven veren gövdesine daya… Ağaçtan sana yansıyan gücü ve güveni hisset…
Yaprakların arasından sızan güneş ışınları tenini ısıtıyor… Hisset… Ağacın dallarında ötüşen kuşları dinle… Ağacın dallarından sarkan meyvelerin tadına bak… Toprağın çiçeklerin ve ağaçların birbirine karışan kokularını içine çek… Etrafındaki renk cümbüşünün, ahengin ve uyumun farkında ol… Şimdi ayağa kalk… Bir çukur kaz… Burada bulunmasını istemediğin çiçek veya bitki varsa. Hepsine, bu zamana kadar hayatına kattıkları renk ve ahenk için teşekkür edip toprağa gömerek evrene hediye edeceksin. Şu sözleri benimle birlikte 3 kere söyle…
BU ZAMANA KADAR HAYATIMA KATTIĞINIZ RENK VE AHENK İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM…
Şimdi artık burada bulunmasını istemediğin çiçekleri nazikçe yerlerinden sök. Ve sevgiyle çukura koy… sen bunu yaparken ben susacağım…


Şimdi bu söktüğün çiçeklerin yerine istediğin çiçekleri dikeceksin… Onlar hızla büyüyüp bol bol çiçek açtıkça sen daha mutlu ve sana doyum veren bir yaşam süreceksin…

Şimdi yanında duran ilk çiçeği eline al. Kalbine götür… Kalbini çiçeğin enerjisiyle doldur… Bu çiçek duygularının çiçeğidir… Şimdi duygularının çiçeğini hızla büyüyüp renk renk çiçekler açması için toprakla buluştur… Duygularının çiçeği hızla büyeyecek… renk renk çiçekler açacak ve sen onu daima olumlu ve güzel duygularla besleyeceksin… Kendini… Ve çevrendeki herkesi… Duygularının çiçeğini... kalbinden akan enerjiyle besle… Derin bir nefes al…
 
Şimdi ikinci çiçeği al ve kalbine götür… Kalbinin her zerresini çiçeğin enerjisiyle doldur…Bu çiçek özgüvenin çiçeği… Kalbinin her zerresinin özgüvenle dolduğunu hisset… Özgüvenin çiçeğini toprağa dik… Özgüvenin çiçeği hızla büyüyüp renk renk çiçekler açtıkça sen… An be an daha büyük bir özgüvenle dolacaksın… Şimdi özgüvenin çiçeğini kalbinden akan enerjiyle besle… Derin nefes al…
 
Şimdi diğer çiçeği eline al bu çiçek hayatın sana sunduğu maddi imkânların çiçeğidir… Senin önceliğin… Para… İş… Ev… Araba… Her şey ama… Her şey olabilir… Olsun… Maddi imkânlarının çiçeği toprağa dikildiği anda hızla büyüyüp renk renk çiçekler açtıkça…senin istediğin her ne ise hayatında derhal gerçekleşecek. Şimdi maddi imkânların çiçeğini kalbine götür… Kalbinin her zerresini maddi imkânların çiçeğinin enerjisiyle doldur… Şimdi çiçeği toprağa dik ve ona kalbinden enerji yansıt. Can suyu olsun… Maddi imkânlarının çiçeği hızla büyüyüp renk renk çiçekler açsın. Ve önceliğin her ne ise derhal gerçekleşsin… Derin derin nefes al… 

Şimdi diğer çiçeği eline al… Bu çiçek bağışlamanın çiçeğidir… Affetme duygusu… Sevginin sesi… Kokusu… Tadı… Rengi ve dokusu… Bu güzel çiçeğin enerjisiyle kalbinin her zerresini doldur… Bedeninin… Zihninin her zerresini bu güzel çiçeğin enerjisiyle doldur… Şimdi bağışlamanın çiçeğini toprağa dik… Bağışlamanın çiçeğini kalbinden. Zihninden… Tüm varlığından taşan enerjiyle besle.. büyüt… Şu sözleri söyle… BEN KENDİMİ VE BENİ ÜZEN HERKESİ AFFETTİM… VE ÖZGÜR BIRAKTIM… BİR PLAN GEREĞİ BULUŞTUĞUMUZU, BİZLERİ GELİŞTİREN BU DENEYİMLERİ YAŞADIĞIMIZI BİLİYORUM… ARTIK HEPİMİZ ÖZGÜRÜZ… Sen, sadece barışçı düşünceler üretiyorsun… Derin derin nefesler al… Tekrar ağacın dibine otur… Ağaçtan sana yansıyan enerjiyi… Gücü… Güveni hisset.

Sen kişisel mutluluk duygusunu… Özgüven duygusunu… Ve güvende olma duygusunu elle tutulur… Gözle görülürcesine somut bir şekilde hissediyorsun… Yaşıyorsun…

Bu hisler çoktaaan gerçekleşti. Kesinlikle, tam söylediğim gibi oldu. Çok büyük bir hızla. Çok daha güçlü bir biçimde bütünüyle gerçekleşti…Sana sunulan çözümlerle kendini… Daha mutlu hissediyorsun…Kendini an be an daha mutlu hissediyorsun… Her gün her koşulda… Çok daha iyimsersin… Sen, kendine. Kendi çabalarına, kendi kararlarına… Kendi fikirlerine… Çok daha fazla güveniyorsun… Artık bulunduğun her ortama özgüveninin enerjisini yansıtıyorsun. Derin nefes al…

Kendini görüyorsun. Özgüvenin enerjisini çevrendeki insanlara. Dünyaya, evrene özgürce yansıtıyorsun… İçindeki özgüvenin tamamıyla ve tümüyle farkındasın. Sen kendine güveni olan, özgür ve kararlı bir insansın. Düşünme biçimin, konuşman, her halin kendini ifade ediş tarzın, kendine güveni olan bir insan olduğunu belli ediyor.Özgürsün, kendi içinde güven dolusun. Daima olumlu duygular üretiyorsun… Olumlu duygular ürettikçe hayatın daha eğlenceli bir hal almaya başladı. Olumlu düşünce tarzı hayatını daha olumlu bir hale getiriyor. Her olayın olumlu yanını görebiliyorsun… Kendinle barışıksın. Kendini koşulsuz seviyorsun. Olumlu düşüncenin etkileri an be an belirgin bir şekilde artarak devam ediyor.

Sen kendini ve seni üzmüş olan herkesi affettin ve özgür bıraktın. Kendi değerini biliyorsun. Ve kendine yaşamın boyunca sevgi dolu bir hayat yaşamak için izin veriyorsun. Zihnin sakin ve parıl parıl parlayan bir su gibi… Daima doğru zamanda doğru yerde bulunuyor ve doğru şeyi söylüyorsun… Her zaman fiziksel ve duygusal olarak rahatsın. Zihinsel olarak uyanıksın. Zihnin berrak ve sana doğru cevapları kolaylıkla veriyor. Zihnin senin rehberin. Sen, yapman gereken her ne ise en doğru şekilde yapıp, onun rehberliğine karşılık veriyorsun. Doğru zamanda doğru yerde bulunuyor doğru şeyi söylüyorsun. Kendinle gurur duyuyorsun!

Hayattaki bütün olumlulukları aklından geçiriyorsun… Amaçlarını, kazandığın başarıları. O kadar çok başarı kazanmışsın ki, doğal olarak, başarılı olmayı sürdüreceğini biliyorsun. Bütün amaçlarına ulaştın ve kendine en sağlıklı en olumlu yaşamı kurdun.

Kendini görüyorsun… Boyuna göre en ideal kilodasın. Kendini çok iyi hissediyorsun. Artık bir yetişkinsin ve ihtiyaçsızlık hissin daha güçlü(kendi kendini idare edebiliyorsun). En güzel duyguları kendi kendine üretiyor ve içinde yaşatıyorsun. Bunu yapmak çok kolay... Güvende hissetmek, sevildiğini hissetmek, rahat hissetmek, sevildiğini ve korunduğunu hissetmek. Ne kadar kolay. Kendin için daima en iyi olanı yapıyorsun, kim olduğunla/kendinle gurur duyuyorsun, kendinden hoşlanıyorsun ve dahası kendini seviyorsun. Kendine güveniyorsun ve kendinin harikulade biri olduğunu kabul ediyorsun. Sen güvendesin ve korunduğunu biliyorsun ve hissediyorsun. Gözetiliyor ve seviliyorsun, aranılan bir kişi olduğunu biliyorsun hissediyorsun. Kendini seviyorsun ve kendi kendinden memnunsun. Sen kendinin en iyi dostusun.

Birileriyle kaynaşmak durumunda kaldığın zaman, kendini daima iyi ve rahat hissediyorsun. Şimdi burada bulunmak senin en doğal hakkın, sen çok iyisin, sen kâinatın evladısın, tıpkı ağaçlar ve yıldızlar gibi. Burada var olmak senin en doğal hakkın. Sen evrensel planın bir parçası olduğunu kabul ettin… Kendinle barış içindesin, sakinsin, sükûnet içindesin huzurlusun… Sen her anı şimdi ve burada yaşıyorsun. 

Her gün taze bir başlangıçtır biliyorsun. Her gün taze bir başlangıçtır ve her sabah dünya yeniden uyanır. Her günü geldiği gibi kabul edip güneşin ışığından zevk alıyorsun, kuşların sesini dinleyip çocukların gülüşüne katılıyorsun.Şimdi ve burada hayattan tam manasıyla zevk alıyorsun.

Düzenli olarak gelişen ve olgunlaşan bir kişiliğin var. Sahip olduğun gücün ve yeteneklerin farkındasın. Seçmiş olduğun hedefleri başarabildiğin için kendine güveniyorsun. Kendine inanmayı öğrendin, kendine minnettarsın ve kendine iyi davranıyorsun. Karşına daima üstesinden gelebildiğin durumlar çıkıyor. Başın dik, mutlu ve kararlı bir şekilde yürüyorsun. İnsanlar sana saygı duyuyorlar, çünkü sen, kendine ve onlara saygı duyuyorsun. Güvenilir ve dürüstsün özeleştirini de dürüstçe yapıyorsun. Etrafındaki güzellikleri görüyorsun. Pozitif bir başarıdan diğerine geçiyorsun. İnsanlar onlardan hoşlandığının farkında ve senin maksadının iyi olduğunu hissediyorlar. Biliyorlar. 

Seni daha yüksek bir potansiyele taşıyan davranışların için motivasyonun sürekli gelişiyor. Yani şimdi sen dopdolu zengin ve değerli bir hayatın tadını çıkarıyorsun. Başladığın işi derhal bitiriyorsun. Sana karmaşık gelen işlerin bir taslağını çıkarıyorsun. Baş edebileceğin parçalara bölüyorsun. Hedeflerini parçalara bölüyorsun,her parçayı Ne zaman başlayıp ne zaman bitireceğin ile ilgili bir zaman çizelgesi hazırlıyorsun. Ve başladığın işi mutlaka bitiriyorsun. Şimdi sen başladığı işi bitiren bir insansın. Şimdi sen eylem yapan birisin. Kendi içinde rahatsın ve huzurlusun. Yeteneklerini sergilerken rahatsın. Ve kendine olan inancın istikrarlı bir şekilde artıyor.

Anlamaya ve kabul etmeye başladın. Diğer insanların düşündükleri ve hissettikleri onların meselesidir. Onların yaşamlarının bir parçasıdır. Onların davranış biçimlerinin bir parçasıdır. Kişiliğin sana doğru yolu daima gösterir. Diğerlerinin gördüğü basitçe kendi yaşam deneyimlerinin sonucudur. Sadece kendi düşünceleri ve daha fazlası değil. Ve sen onların hiçbirinden mesul değilsin. Görmediğimiz duymadığımız ya da görmeyi duymayı hayal etmediğimiz hiç bir şey bizi etkilemez. Sadece onlara karsı aldığımız tavır bizi değiştirir. Gördüğümüz duyduğumuz hiç bir şey bizi değiştiremez ya da incitemez. Burada söylenilenler bile seni değiştiremez. Sadece bu söylenilenlere karsı aldığın tavır etkiler ve değiştirir. Gördüğün ve duyduğun şeylerin seni etkilemesi kendi özgür iraden ile seçtiğin tavra bağlıdır. Hangi şeylere tepki vereceğin hangilerinin seni harekete geçireceği hangilerini umursamayacağin senin seçimindir. Umursamadığın şeyler senin için hiç bir şey ifade etmez.

Şimdi derin nefes al rahatsın huzurlusun… Evrenden gelerek, başının üzerinden bedenine giren… Enerjinin farkındasın… Enerjinin başının içine yayıldığını hisset… Beyninin tüm kıvrımları, başını oluşturan tüm hücreler. Enerjiyle doluyor. Enerji aşağıya doğru akarak bütün bedenine yayılıyor… Şifa veriyor… Tüm bedenin enerjiyle pırıl pırıl parlıyor… Enerjinin bedenini oluşturan hücre çekirdeğine dolduğunu hisset… Enerji DNA'na doluyor hisset… DNA'nda bedeninin orijinal hali kayıtlı… Bedeninin orijinal hali… Genç, dinç, dinamik, boyuna göre en ideal kilo… Dış görünüş… Bedeninin en mükemmel hali DNA’nda kodlanmış durumda… Bedeninin her bir hücresinin çekirdeğine. Her bir atomuna kadar dolan enerji, bedeninin kendisini taze hücrelerle yenilemesi için aktive etti… Kan dolaşımın mükemmel… Kan değerlerin dengeli… Kanın, damarlarında özgürce ve dengeli aktıkça… Bedenini oluşturan bütün hücreler yenileniyor…

Bedenin olduğundan daha genç, daha dinç ve mükemmel görünüyor… Ve zaten böylesin… Kendini görüyorsun… Enerjiyle pırıl pırıl parlıyorsun. Bedenin her an gençleşiyor… Bedenin DNA sarmallarına kodlanmış olan orijinal halini muhafaza ediyor. Sağlıklı, genç, dinç ve dinamik bir bedene sahipsin enerji bedeninde var olan. Her bir hücreye. Her bir organa… Her bir dokuya ve sisteme doluyor… Endokrin sistemin mükemmel bir denge içinde çalışıyor… Sindirim sistemin mükemmel bir dengeyle çalışıyor. Kan dolaşım sistemin harika. Solunum sistemin. Her nefeste özgürlüğün tadına varmanı sağlıyor. Bedenini oluşturan her bir hücre, her bir organın… Sağlıklı ve güçlü… Her bir sistemin dengeli ve güçlü… Kendini görüyorsun… Sağlıklısın. Kendini genç dinç ve dinamik hissediyorsun… Evet, öylesin… mükemmel görünüyorsun… Enerji, bedeninin tüm hücrelerinden dışarıya akıyor. Senin etrafında, seni koruyan bir kalkan oluşturuyor… Bu kalkandan sana sadece ve sadece. Pozitif olan geçebiliyor… Enerji cildinin tüm hücrelerinden taşarak etrafına yayılıyor… Bedeninin etrafındaki bu enerji senin etrafında muhteşem bir çekim alanı oluşturuyor… Sana gelmesine izin verdiğin her şeyi ve herkesi sana çekiyor… Hızla sana getiriyor… Bedeninin etrafındaki mükemmel çekim alanı ile önceliğin olan her şeyi, herkesi. Hızla kendine çekebilsin.

Biraz sonra senden önceliğin olan şeyin veya kimsenin adını söylemeni isteyeceğim…aklına ilk gelen şey doğrudur…sen onu tanımlarken ben birkaç saniye susacağım… çekim alanınla kendine hızla çekmek istediğin şeyi veya insanı düşün…ismi her ne ise açık ve net bir şekilde 3 kere söyle…şimdi…// ismini söylediğin şey veya insan her ne ise.enerjini genişleterek ona yansıt…enerjini onunkiyle buluştur. Ona enerjini sevgiyle ve saygıyla yansıt…sen bunu yaparken ben birkaç saniye susacağım.. 

Şu anda bu meditasyonu yapan herkes… Enerjisini alabildiğine yukarı göndersin… Enerjinizi öyle bir yükseltin ki enerji düzeyinde… Birbirinizle buluşun ve birbirinizin isteğine güç kazandırın… Birleştirilmiş enerjiler mucizeler yaratacak kadar güçlüdür… Şimdi hep beraber… Yukarıya. Daha yukarıya…daha yukarıya… Ulaşabildiğiniz kadar yukarıya… Şu anda hepiniz birbirinize sevgiyle destek oluyorsunuz… Muhteşem bir çekim alanı oluşturdunuz… Gücü hissedin… İçinizden birbirinize destek olduğunuz için teşekkür edin… Sadece teşekkür ederim demeniz yeterli… İstediklerinizi size hızla getirecek… Dünyaya. Evrene şifa verecek kadar güçlü bir enerji topu oluşturdunuz…bu güçlü enerji topunun rengi, kokusu, dokusu, sesi, tadı var mı dikkat edin… Bu muhteşem şifa ve çekim gücünün tüm evrene iyilik götürmesine ve isteğinizi size getirmesine izin verin…tüm evrene şifa verecek.. size istediğiniz, nesneyi ve insanı getirecek olan büyük enerji topunun patlamasına izin verin... Derin bir nefes al… Derin ve rahatça… Rahatsın huzurlusun. Sükûnet içindesin…

Kuyruk sokumundan evrenin merkezine akan enerjiyi hisset. TOPRAKLANIYORSUN… ARINIYORSUN. Derin derin özgürce nefes al… Rahatsın huzurlusun ve sakinsin… Ayağa kalk… Etrafına bak… Burası senin özel yerin… İstediğin anda buraya gelebilir… Buradaki çiçeklerin yerine başkalarını dikebilir… Ve buraya istediğin kişiyi davet edebilirsin… Şimdi önündeki yoldan yürüyerek bahçe kapısına ilerle… Etrafındaki ağaçların… çiçeklerin farkında ol… Çiçeklerin ve toprağın birbirine karışan kokusunu içine çek… Ağaçlarda ötüşen kuşların sesini dinle. Canın hangisini çekerse ağaçlardan sarkan meyvelerden al ve tadını dilinde, damağında hissederek ye… Bahçe kapısındasın… Kenarda duran yeni elbiselerini giy… Yeni elbiselerinin dokusuna, kokusuna, rengine dikkat et… Şimdi yolunun etrafına bak değişikliklerin farkında ol… Derin nefes al… Şimdi ben 3 e kadar sayacağım… Hazır olduğunda gözlerini aç, şimdi ve buraya geri dön…

Jingle Bells!

Merhabaaa =)

Yarın öğlen Sakarya'ya yolculuğum. Bu  yüzden de şimdiden yazıyorum sana. Bikaç gün yokum yani anlayacağın. Yeni yıla teyzemlerle, anneannemle giricem =)  Buradan giderken herkese birer kırmızı don alacaktım ama hiç vaktim olmadı malesef. Belki yarın öğle arası bulursam alırım. Yarın bi de şirkette yılbaşı çekilişiyle aldığımız hediyelerimizi vericez birbirimize. Çok helecanlı =)  Umarım "şey" aldığım hediyesini beğenir hehehe. (Söyleyemiyorum çünkü belki Simin okur hediyeler verilmeden daha :P  Daha sonra sonuçları yazarım nasılsa buraya.)
Şimdi hani biz genelde kendimizi temiz ve ferah hissetmek için basit şeyler yaparız gün içinde di mi? Mesela dışardan eve geldiğimizde elimizi yüzümüzü yıkarız, üzerimizi değiştiririz ohh mis gibi hissederiz ya da yeme alışkanlığımızı değiştiririz ve vücudumuzu daha dinç, daha temiz hissederiz. Peki vücudumuzun dışını böyle temizliyoruz da, neden beynimizi de temizlemiyoruz di mi? Ben son günlerdeki bu özlediğim mutluluğu, rahatlığı bu şekilde sağladım kendimde. Bugün de Umut bana bir yazı yolladı yine bu konuyla ilgili. Az sonra onu da aynen buraya ayrı bir başlıkla aktarıcam. 

Aslında bütün kitaplar, bütün yöntemler aynı şeylerden bahsediyor aşağı yukarı. Olay kısaca şu ki; kendini hem bedenen hem de zihnen sağlıklı hissetmek istiyorsan, hayatın sana getirdiği bazı yükleri artık beyninin tozlanmış raflarından yavaş yavaş temizlemelisin. Bunu yapabilmek için de hem geçmişindeki seni üzen insanları affetmelisin, hem de kendini affetmelisin. Ha o temizlik o kadar kolay mı oluyor? Tabi ki hayır. İlk önce buna gerçekten hazır olmalısın. Peki ben ne zaman hazır olucam? Bunu da bilemezsin bence. Sadece gerektiği zamanda. Ama bu süreyi kısaltmak senin elinde. Azmedeksin başka yolu yok. Sürekli okuyup bu konularda bilgi birikimi yapacaksın ki, zamanı geldiğinde kendindeki akıl almaz değişime sen de şaşıp kal. 

Yazıma süper bir şarkıyla son veriyorum. Herkes 2011'de mutlu olsun istiyorum. Herkes ama! Dostlarım da düşmanlarım da. Ben herkesi seviyorum. Beni üzen insanlar olmasaydı ben şu anki Duygu olamazdım çünkü. Onların katkısı daha fazladır hayatımda bu bi gerçek. Yara alarak daha iyi öğrenir insan çoğu şeyi. Hatalarımdan dersler çıkardım, bir daha aynı hataları yapmamaya çalıştım hep. Eğer tarih tekerrür ediyorsa, demek ki ben yine aynı hatalara düşüyorumdur diye düşünerek durumu hemen kontrol altına almayı da öğrendim. Ben 2011'de çok ama çok mutlu olucam bundan adım gibi eminim. Benim hayatımda olacak ya da olmayacak herkes için de iyi dilekler sunuyorum =)  


29 Aralık 2010 Çarşamba

It's Amazing!

Bloğum bloğum bloğummmm =)

Dün benim doğumgünümdü ve harika geçirdim! Ne kadar çok sevenim varmış, inanamadım. Beni o kadar mutlu etti ki. Dün gece 12'de bi başladı telefonlarım, geceye kadar susmadı =)  Hem telefondan, hem Facebook'tan deli gibi mesajlar yolladı arkadaşlarım =)  Dün arayamayanlar bugün aramaya devam ediyorlar. Geçen sene pek psikolojim iyi olmadığı için bu kadar insan bana ulaşmış mıydı ulaşmamış mıydı inan hiç hatırlamıyorum ama, bu sene çok duygulandım. Türk olsun yabancı olsun her tanıdığım seslendi bana =)

Bu mutluluğu yakaladığım için olsa gerek, artık etrafımdaki enerjisi düşük ya da mutsuz insanlar için canla başla elimden geleni yapmaya çalışmaya başladım. Onlara, bana neler iyi geliyorsa her şeyi tavsiye etmeye, enerjik cümleler kurmaya başladım hep. Çünkü ben kendimi kötü hissederken de buna birilerinin bana böyle davranmasına çok ihtiyacım vardı. Öyle bir şey de hiç olmadığı için kendimi çok yalnız hissediyordum. En iyi arkadaş Erhan da yoktu yanımda, askere gitmişti. Neyse şimdi toparladım artık ve her şey istediğimden, hayalini kurduğumdan çok daha iyi durumda. Hem artık Erhan da yanımda =)  İzmir'den kalktı geldi Ankara'ya. Bununla da kalmadı, benimle aynı şirkete işe girdi :D

İçimde öyle güzel hisler var ki, bundan sonra her şey hep güzel olacak gibi. Bundan sonra beni hep harika olaylar bekliyor gibi =)  Zaten birkaç gündür, içimden ne geçirirsem gerçekleşiyor. Tanrının bana doğumgünü hediyesi gibi bir şey bu!..


Bu şarkıyı da kendime armağan ediyorum =)  Bana senelerdir hep iyi geldi, hep beni kendime getirdi. Şimdi de sahip olduğum bu mutluluğun sürekli farkına varmam için burada paylaşıyorum...

I kept the right ones out and let the wrong ones in  
Had an angel of mercy to see me through all my sins  
There were times in my life 
 When I was goin' insane  
Tryin' to walk through the pain 
 When I lost my grip and I hit the floor  
Yeah, I thought I could leave but couldn't get out the door  
I was so sick and tired of a livin' a lie 
 I was wishin' that I would die
It's Amazing with the blink of an eye you finally see the light  
It's Amazing when the moment arrives that you know you'll be alright  
It's Amazing and I'm sayin' a prayer for the desperate hearts tonight
That one last shot's a Permanent Vacation 
 And how high can you fly with broken wings? 
 Life's a journey not a destination  
And I just can't tell just what tomorrow brings
You have to learn to crawl before you learn to walk  
But I just couldn't listen to all that righteous talk  
I was out on the street, Just a tryin' to survive
Scratching to stay alive 

27 Aralık 2010 Pazartesi

mucizelere inanırım demiştim!

Blog! Bugün inanılmaz haberler almaya devam ediyorum ya inanamazsın!


Cirque Du Soleil geliyooooo :D
Sonunda o büyüleyici dünyaya ben de giricem. Veee ben az önce biletimi aldımmmm :D

mucizelere inanıyorum, çünkü benim adım mucize

Bugün harika bir gündü blog =)

Akşam stüdyomuz vardı, bittiğinde arkadaşlar dediler hadi birer bira içelim Duygu diye. Peki dedim, gittik. Always Rock'ta oturduk. Bi kere orayı da çok beğendim. Meğer bugün bizim gitaristin doğumgünüymüş ve birsürü arkadaşı da onları bekliyormuş. Kalabalık bir grubun arasına daldık. Yarısı Türk, yarısı yabancı süper insanlardı. Karaoke yarışması da vardı. Bizim vokal 3. oldu hehe. Ahaha bi de bi çocuk vardı karaoke yapanların arasında, çocuğun sesi gerçekten çok iyiydi bence ama bazı şarkılarda brutale kayıyodu sesi. Çok gırtlaktan geliyodu sesi ve çok komik oluyodu. Bizim masadan bi çocuk, sanırım ismi Matt'di, "he's sound is like cookie monster" dedi yerlere yattım. Sonra çocuğun her şarkıya kalkışında "cookie cookie" diye bağırıp durdu. Hakkaten benziyodu ve ben artık çocuğu mavi, tüylü bi yaratık olarak görmeye başlamıştım :D

Bu arada ilk stüdyo çalışmamız benim için hayal kırıklığıydı. İlk olmasına veriyorum şimdilik bunu ama sadece benim için hayal kırıklığı olduğunu da sanmıyorum =) Keşke herkes benim kadar çalışsaymış. Sol elimin parmakları hala zonkluyor...

Kaç gündür sana yazamadım valla. Çok işim gücüm vardı. Bi de hastalıktan azıcık mıy mıy'dım ama artık iyiyim. Dün de Duygu'yla buluştum Beer Garden'da. Ona flash ve actionscript anlattım biraz. Ödevler verdim. Bizim şirkete başvurdu o da çünkü. Onunla da güzel bir gün geçirdik. Oturduk, sohbet ettik falan çok eğlenceliydi.

Ayrıca bugün ne geçirdiysem içimden, hepsi ama heppppsi gerçek oldu ya inanamazsın! Az önce de eve girdim, gtalk'tan Onur seslendi. Unirock'a çıkacak 3 grup belli olmuş: Opeth, Katatonia veeee sıkı dur söylüyorum; ELUVEITIE!!!  Allah'ım inanamıyorummmm :D

Mucizelere de inanıyorum! Belki sadece inananlar için gerçekleşiyorlardır bilemiyorum ama, benim dünyaya geliş öyküm tam bir mucize. Annem bana doğum yaptığında, böbrek hastasıymış. Hoş şimdi de öyle ama, o sırada durumu acilmiş ve hemen ameliyata alınması gerekiyormuş. Ben de doğumum başladıktan sonra 48 saat yolda kalmışım, bir türlü doğum gerçekleşememiş. Doğum başladığı için de sezaryen yapılamamış. Haliyle doğum bittikten sonra ben mosmor çıkmışım ve hiç ağlamamışım. Annemin de hayatı tehlikeye girmiş ve doktorlar anneyi kurtarmalıyız, bebek ölü diyip beni ilaçlı suyun içine atmışlar. Annemin o sene beraber çalıştığı savcı İsmet dedemin eşi Kamuran anneannem de annemin doğumuna girmiş. Annem ayıldıktan sonra benim kime benzediğimi merak etmesin diye suyun içinden eğilip benim yüzüme bakmak istemiş. Ben o sırada gözlerimi kıpırdatmışım ve kirpiklerim uzun olduğu için suda baloncuklar çıkarmış. Hemen beni suyun içinden çekip çıkarmış ve bağırmış hemşirelere bebek ölmemiş yaşıyor diye. Sadece ağlamamıştım hepsi bu =)

Ben doğarken bile o kadar sıkıntılı halime rağmen ağlamamışım, peki bundan sonra neden ağlayayım ha blog?
Geçen gün ağladım ama neden biliyo musun? Mutluluktan! Evet mutluluktan ağladım ben. Başarımın karşılığını alabildim ve bunu öğrendiğim zaman gözyaşlarıma hakim olamadım =)  Bundan sonra eğer ağlayacaksam, mutluluktan ağlamak istiyorum sadece bilesin...

Evet bu gecelik benden bu kadar. Zira yarın iş var ve ben eve az önce girdim ve daha banyo yapmam lazım. Bu sefer saçlarımı kurutucam valla söz veriyorum =)

Aaa bu arada kayıt tarihi 27 aralık olmuş =)  Bu durumda doğumgünüme 1 gün kaldı diyebiliriz di mi?  =))

24 Aralık 2010 Cuma

fear can hold you prisoner, hope can set you free

Selam blog nasılsın?

Bu geceki şirket partisine gitmeme kararı alarak çok isabetli davranmışım, çünkü migrendi sırt ağrısıydı falandı fıstıktı derken, şarkıları sadece birer kere çalışabildim. Yine iyi yapmışım ama di mi bu migrenle? Sonra da oturdum ayaklarımı uzattım, açtım "Going The Distance" isimli filmi izledim. Çok eğlenceliydi. Uzak mesafe ilişkilerini anlatan bir filmdi. En son ilişkim geldi aklıma çünkü o da uzak mesafe ilişkisiydi. Ama filmdeki gibi bir aşk yoktu bizde. O aşkı ben bir kere tattım, ama devam edemedik ve bitti. Ha acısı ne zaman bitti dersen, tam 2 (yazıyla iki) yıl sürdü acısı!!! 

Bir insan kalp acısıyla en sevdiği şehrini, ailesini, evini, tüm dostlarını, arkadaşlarını, bin zorlukla girebildiği yüksek lisansını ve daha pek çok şeyi bir kerecik bile düşünmeden birden bire terk edebilir mi? Ben yaptım bunu. İzmir'den kalktım, apar topar Ankara'ya kaçtım. O kadar hırslıydım ki, belki sakinken asla öylesine bir cesareti gösteremeyeceğim bir şekilde mücadele ettim ve şu an sahip olduğum işime kavuştum. Sıfırdan bir hayat kurdum kendimi kısacık zamanda. Sonra kendimi işime adadım ki hiç onu düşünmeyeyim, hiç oturup ağlamayayım. Kalbimin sızısı beynimdeki fırtınalarla hissedilmesin, sadece kodlar uçuşsun gözümün önünde istedim. Gece gündüz çalıştım, eve sadece uyumaya ya da duş almaya bile geldiğim oldu. Ama ne zaman eve gelsem ben, sanki evde o dört duvar arasında kimse görmez nasılsa diye, sanki karşımda gerçekten "o" varmış gibi sesli sesli konuşup, ona diyemediklerimi teker teker ve her seferinde bıkmadan söyleyip söyleyip en sonunda gözyaşlarına teslim oluyordum. 

O iki senelik zamanımı ben hep kendimi bile bile kuyuya atarak geçirdim. İçimden çıkıp gezmek gelse bile, ben çağıranları hep reddettim. Kafamı çevirip gitarımı görüyordum, boşver diyordum kendi kendime. Çalmak gelmiyordu hiç içimden. Sürekli bir boşvermişlik, sürekli bir mutsuzluk, ama en önemlisi de umutsuzluk içine düşmüştüm... Sonunda kendime bunları yakıştıramadım. Çünkü artık iş yerinde bile ağlama krizlerine tutuluyordum. Nihayet bir doktorun yardımıyla, gerçeklerle yüzleşmeye hazır hale geldim ve biz o iki senenin ardından konuştuk. İçimde kalan ne varsa söyledim ona. Sesini duyduğum an bile rahatlamıştım aslında ama, kalbim kırılmıştı bi kere. Bunun tamiri çok güçtü. En azından bir sebep öğrensem bana yetecekti. Öğrendim de. 

Sonra ben mutlu olabildim blog! Sanki önümde görünmez bir kapı, bir engel varmış da ben her yürümek isteyişimde o engele takılıyormuşum, adımlarımı boşa atıyormuşum gibi oldu. Artık bırak yürümeyi, koşuyordum adeta. Bu sefer "gerçekten" gülümsüyordum. Gözlerimin içi gülüyordu. O gün bugündür hep mutluyum işte =)

Fakat şimdi düşünüyorum da şu sağlıklı kafamla, benim her şeye boşvermişliğimle geçen o iki yıl boyunca ben hayatın tam 730 gününü kaçırmışım! Ben o 730 günde kendime neler neler eklermişim di mi ama? Sonra şunu anladım; insanın başına gelen şey ne kadar kötü olursa olsun, mutlaka o insanı daha güzel bir şeye götürecektir. Eskilere bakıp neden böyle oldu diye dert yana yana kaybettiğimiz günler bir daha asla geri gelmeyecek. Kendini umutsuz hissetmek kadar acı bir şey daha olamaz herhalde. Bundan sonra asla bardağın boş kısmına bakmak yok. Polyanna'ysa Polyanna kardeşim :D

Shawshank Redemption'dan en sevdiğim (pek çoğumuzun en sevdiği tamam biliyorum) sözde de dediği gibi; "Fear can hold you prisoner, hope can set you free!"  Ne kadar umutla, temiz yüreklilikle ve istekle bakarsan hayata; hayat da seni o kadar mutlu eder!..

İyi geceler =)

22 Aralık 2010 Çarşamba

take me down to the paradise city

Hey hey heyyyy!!!

Bugün yine dünkü gibi hava inanılmaz sisliydi. Mükemmeldi yaa! Sanki gökyüzünde, bulutların arasında yürüyo gibi oluyo insan. Otobüs beklerken hiçbir aracı görememek de ayrı bi gizem katıyodu havaya tabi. Ben de açtım Loreena McKennitt dinledim tam mistik oldu ortam. Tam o sırada tüm yolu kaplayacak genişlikte bi araç gelmeye başladı ilerde. Farlarını görebiliyodum sadece. Dedim bu ne olabilir ki? Ya yolun iki ucundan gelen iki motosiklet olmalı, ya da sis dağıtma aracı :D  Öyle bi araç olsa nasıl olurdu ki acep?

Neyse, doktora uğradım yine. Sana ilaç milaç vermiycem ben bu şekilde devam et bişey olmaz çünkü ilaçların hepsi midene ağır geliyor dedi. İyi madem dedim ben de. Zaten bugün daha iyiceyim. Dün de Born To Be Wild'ı ilk denemede çaldım zaten ohohoh! Benden klas insan yok yemin ederim =)

Yarın şirketin yılbaşı partisi var. Bugün akşam saatlerinde belki katılmam diyordum ama, ben yine de hazırlıklı gideyim nolur nolmaz. Kendimi zinde hissedersem (ki bunun için kendimi resmen kasıyorum) giderim. Partinin yeri de benim eve o kadar zıt, o kadar uzak ki. Şimdi taa burdan bir sürü eşya taşı. Arabam olsaydı ne güzel eve gelir, hazırlanır giderdim ya da arabaya atardım eşyalarımı oh mis. Ama karar verdim, paralarımı biriktirip bir araba sahibi olucam görürsün bak demedi deme. Hatta yeni yıl kararlarımı açıklayayım yeri gelmişken:

1. Eğer bu yıl istediğim pozisyona yükselirsem, ilk işim Fransızca kursuna yazılmak olacak.
2. Maaşımı çar çur etmiycem, biriktirdiğim paranın üzerine ekliycem.
3. Kendime o biriktirdiğim parayla araba alabilirim. Bunun için çok acelem yok ama henüz.
4. O biriktirdiğim parayla yurtdışında görmek istediğim ülkeleri gezmeye başlıycam. (Avrupa'nın prioty'si daha yüksek tabi ki (Bruges bebeğim oh yes))
5. Bir sonraki yıl daha da yükselebilmek için daha da verimli bir şeyler yapıcam işimde. Ne biliym ilginç bir proje falan olabilir mesela. Maksat tüm şirketin işine yarayabilsin. 
6. Bunu yeni yıl kararları listesine yazmak yersiz ama olsun, en azından devam edeceğim bir şey olduğu için ekleyeyim diyorum; kişisel bakımı asla bırakma hatta daha da artır.

Bazen düşünüyorum da, iyi ki manken falan olmamışım blog! Ya düşünsene, manken olsaydım o tüylü tüylü salak salak şeyleri giymek zorunda kalacaktım ıyyyykk...

21 Aralık 2010 Salı

born to be wild

Merhabaaa =)

Bugün işten eve gelirken düşündüm, sanırım çok erken yatıcam dinlenebilmem lazım çünkü. Ama eve girdikten ve bir şeyler atıştırdıktan sonra yeniden enerjimi topladım. Aaa bi dakka vitamin içeyim de iyice bi kendime geleyim. Ne de olsa bu gece çoook uzun olacak (ekinoks canım ekinoks). Doktorun verdiği kas gevşetici de bi işe yaramadı ya. Neyse zaten iki tane vermişti. Diğerini de biraz sonra içersem gece rahatlarım sanırım. 

Bu arada ben bu erkeklere çok gülüyorum. Bugün kaç tanesi beni durdurdu, muhabbet etti, şaşkın şaşkın baktı falan bi görücektin. Biri zaten (ki en önemlisi bence ehehe) mutfaktan çay almış yerine geçiyodu, birden beni görünce zınk diye durdu gözler faltaşı gibi açık bana bakıyo. İçim eridi ama hiç tepki yok tabi ki benden. Çevirdim kafamı selam falan vermeden. Soğuk nevale desin bana ne ya ben böyleyim. İçimi bilmiyo o daha benim içimi. Neyse işte ben hızla kilo vermeye başladığım için böyle oluyo tabi ki. Yeniden eski manken ölçülerime kavuşunca hepsi yeniden pervane olur nasılsa ahahah.

Az önce de kapım çaldı. Bu eve taşındığımdan beri bana koca bulup duran, beni evlendirmeye çalışan teyze geldi yine. Elinde koca bi tencere aşure vardı. Hepsini alabilirsin demez mi bi de? Dedim teyzecim çok naziksiniz ama malesef ben bunu alamam. Yazık olmasın atılır çünkü bana yasak. Bi kaşıkçık al bariler falan filan. Sonra dikkatini çekti tabi verdiğim kilolar, şöyle bi döndürdü beni kapının önünde. Anlamlı bikaç bakış attı ve el sallayıp gitti. Eyvahlarım olsun blog! Yeni bir adayla kapıma dayanmasın bu kadın!..

Hava koşulları ne olursa olsun, ormanda yürümek gibisi yok. Ama en güzeli de sonbaharda yürümek yine de. Düşünsene her yer sapsarı yapraklarla dolu. Tamam ölüm mevsimi bi yerde sonbahar. Kışın da habercisi ama, benim en sevdiğim mevsim zaten kış. Hem sararıp ölen, hayat kaynakları dallarından kopan o yapraklar insanın içinde bambaşka duyguları canlandırıyor. Hiçbir ölüm şeklinin bu şekilde mutlu edici yanı olamaz bence...

Yaşadığım şehri yavaş yavaş sevmeye başladım. Buraya alışmaya başladım artık. Yolda yürürken kafamı kaldırıp koca binaların tepelerine falan bakmaya, o binalarda neler neler varmış farketmeye başladım. Sonra yollarında güzel şeyler bulmaya başladım. Bence bir şey ne kadar kötü olursa olsun, mutlaka o şeyin içinde görülmeye değer ufacık da olsun bir güzel ayrıntı olabiliyor. Önemli olan algının her zaman açık olabilmesi ve güzelliklere, mutluluklara karşı senin her zaman açık olabilmenmiş. Sen gülümsedikçe ve kendini iyi, mutlu hissettikçe, etrafındakiler de bir şekilde güzele çalıyor.

Şimdi Born To Be Wild'ın baslarına çalışıp, diğer üç şarkının da yeniden üzerinden geçicem. Sonra biraz spor yapıcam ki kendime gelebileyim, dinçleşebileyim. Ne de olsa içtim vitamini de akşam akşam. Onun enerjisini yakamazsam içimde patlar :D  Sonra da sıcak hatta kaynar bi duş alırım, sonra kremlenirim ve dergilerime, kitaplarıma gömülürüm ooooh mis mis!

Son zamanlarda bir huzur yakaladım ki, sorma gitsin. (maşallaaah!) Bu huzurun keyfini çıkarmak istiyorum bir süre. Bu huzuru açacak olursam, kalbimde kimsenin olmaması, aklımda kimsenin takılı kalmaması bu. Kimseye karşı ufak da olsa bir sorumluluk hissetmemem işte anla artık. Yakında birileri girer eminim hayatıma. Bu sefer yeniden ayaklarımı yerden kesebilecek mi acaba ne dersin? Gözlerimiz ışıl ışıl parlar mı ki acep birbirimize baktığımızda? Olur olur neden olmasın? Yeter ki içten isteyeyim di mi ama? Ama bunların hepsini yaşamadan önce, şu huzurun tadını çıkarmalıyım =)

Hadi iyi geceler sana. Işık olsun ;)

alıntıdır...

Sevgili Arkadaşlar,

Yarın, 21 Aralık  Salı,  2010 yılının son tutulmasını deneyimliyoruz. İkizler burcunda tam Ay tutulması….Oldukça güçlü ve etkili bir tutulma bu, ki bir süredir etkisi altındayız.
Hüzün var içimizde,  zaman zaman acı , korku var belki de öfke var. Kendimize şaşırıyor olabiliriz bir süredir…Tutulma enerjileri kaynamaktaydı içimizde çünkü.
Ay okyanusların gelgitlerini yönettiği, denizlerin seviyelerini yükseltip alçalttığı gibi bizlere de benzer şekilde etki ediyor. Bizim de çok büyük oranımız su…

21 Aralık zaten kendi başına çok önemli bir gün. Bu gece en uzun geceyi deneyimliyoruz, yani karanlık aydınlıktan daha güçlü. Ancak aynı zamanda Tanrıça bu uzun gecede Işığa doğum yapıyor, yani yeni bir bilince. Tanrıların giriş kapısı olarak adlandırabileceğimiz bu gündönümü ile yeni bir döngü başlatıyoruz ve 21 Aralık gecesi Oğlak burcuna giriyoruz.  Ve bu önemli geceden önce, 21 Aralık sabah saatlerinde (yaklaşık 10.18) İkizler burcunda Tam Ay Tutulması gerçekleşiyor.
Bir döngü kapanıyor 2010’un son tutulmasıyla ve yeni bir döngü açılıyor 21 Aralık Gündönümü ile. Tutulma mesajları bir süredir gelmekte…Sınırların sadece kendi içimizde olduğunu bize deneyimletmek istiyor sanki gökyüzü enerjileri. YAPAMADIĞIMIZ HER NE VARSA, KENDİ KENDİMİZİ SINIRLADIĞIMIZ İÇİN. Peki Niçin kendimizi sınırlıyoruz bu kadar?
Çünkü öğrendiğimizi gerçekleştiriyoruz sadece…bize belli sınırların ötesine geçemeyeceğimiz,  5 duyunun dışında deneyim yaşayamayacağımız “öğretilmiş”.
Gecede 7-8 saat uyumamız gerektiği  ve bütün bir gece uyumadan ertesi güne devam edemeyeceğimiz öğretilmiş. 3 öğün yemek yememiz gerektiği öğretilmiş. İlla et, süt, peynir, yumurta yememiz gerektiği öğretilmiş örneğin. Süt içmezse nerden kalsiyum alacak çocuğumuz? gibi endişeler zihinlerimizde…Bir de spiritüel kurallar var. Örneğin, içki içersek enerjimiz düşer ya da karanlık enerjilerin saldırısına uğrarız, sigara içersek  geçiş günü “geçiş”imiz zorlaşır gibi korkular zerk edilmiş…Madde alışkanlıklarımızı tabii ki bırakalım. Ancak, öyle ya da böyle, ister dünyasal, ister spiritüel olsun, kuralların ve korkuların içinde sınırlandırılmışız. Oysa her birimiz kendimize özeliz.
Richard Bach’ın Hipnozcu adlı kitabında  anlattığı gibi hipnozlarımız bunlar bizim. İNANDIĞIMIZ İÇİN ÜZERİMİZDE ETKİ SAHİBİ BU BİLGİLER.  Yürümeye yeni başlamış çocuğa sağa sola dokunmasın diye sürekli parmağını göstererek “cızzzz” diyen sınırlamalarla çevrelenmişiz. 
SİSTEMİN PARMAĞI DEVAMLI ZİHİN GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE. ..”Aman ha,  sakın sınırlarını kaldırmayasın…yaşama devam edemezsin, para kazanamazsın,  onaylanmazsın, yalnız kalırsın,  hastalanırsın, ölürsün sonra…CIZZZZZZZ.” İç bilgilerle ve dış bilgilerle sınırlandırılmışız. İç bilgiler; geçmiş yaşam kayıtları, aile ve soy etkileri, Astrolojik etkiler, yaşamda deneyimlediğimiz acılar, vicdan azapları, suçluluklar, öfkeler, aşkla öğrendiklerimiz vs.…güzel duygular da var elbet, hem de bolca! ama zihnimiz nedense hep olumsuzlara takılır.
Dış bilgiler ise; inançlarımız, yine Astrolojik etkiler, bazı öğretilerin ve bilimin determinist yaklaşımı, dış dünyanın kodlamaları ki buna spiritüel çalışmalardaki kodlamalar dahil (şöyle “olacak”, böyle “olacak”, şunu “yapamazsın” vs. gibi…), medyanın olumsuz dolduruşları ve yaratılan tüm kitlesel korkuların biriken bilgileri… HEPİMİZ BOĞAZIMIZA KADAR BU İÇ VE DIŞ BİLGİLERLE DOLUYUZ. Ve 21 Aralık tutulmasıyla boğazdan çıkış kapısını açabiliriz Arkadaşlar!
Tutulma İkizler burcunun son derecelerinde oluyor. İçinde bulunduğumuz dönemin bütününe baktığımızda, çok önemli bir döngü kapanışındayız. TÜM ESKİ BİLGİLERİN ÜZERİMİZDEKİ ETKİLERİNİN DÖNGÜSÜ SONLANIYOR. Tabii ki, eğer farkında olur ve buna kişisel olarak izin verirsek.

İkizler burcunun gezegeni Merkür’ün bize mesajı var tutulmayla ilgili:
“Sizi kuşatan bu bilgilerde tutsak olmuşsunuz. Bir acının, bir korkunun etrafında dönüp duruyorsunuz  sürekli, farkında olmasanız da. Bir parçanız geçmişte kalmış…bir parçanız geleceğin korkularına tutsak olmuş. Aynı yerde dönüp duruyorlar, görebiliyor musunuz? Zihniniz suçlanmış sizi kontrol altına aldığı için…OYSA ZİHNİNİZ İPOTEK ALTINDA! Zihninizi siz kendinizin dışındaki güçlere teslim etmişsiniz. Anlayın artık, Zihin suçlu değil…Ben sizin zihin hapishanenizim…Ama aynı zamanda ben sizin Sema’dan yansıyan aklınızım ...Sema’nın Aklını alın elinize,  zihninizi sizi tutsak eden tüm bilgi bağlarından özgürleştirerek…”

Merkür Yay burcundan sesleniyor bize bu tutulmada. Gerçeğimizi ifade edebilmeye gidiyoruz. Şeffaflaşmaya gidiyoruz.  Ancak bunun için gerçeğimizi görebilmemiz gerekiyor, ki bu da büyük cesaret istiyor. Eski bilgilerle tüm bağları keselim tutulma enerjisinin gücüyle…Eğer gerçek özgürlüğe adım atmaya hazırsak! Çünkü daha önce deneyimlemediğimiz bir döneme yolculuktayız Arkadaşlar.
Güneş Yay burcunun son derecelerinde  ve Kova’nın evinden aydınlatıyor tutulmayı. Birlik bilinci var. Meditasyonlarımızda insanlığa, toplu uyanışa, dünyaya ve evrene yönelik çalışmalar yapalım, sevgimizi ve gücümüzü birleştirelim kendimizin ve bütünün en yüksek hayrı için.

Uranüs ve Jupiter kendimizi  fark edebilmemize sevgiyle destek veriyorlar ve içimize yerleştiriyorlar eski inançlardan özgürleşme etkisini…Onlara kabul gösterelim. Tüm zorlanmaların yanında, Evrenden sevgi, şevkat ve destek var bu tutulmada!
Uyanış var…gerçeklerin ortaya çıkması var…yepyeni bilgilerle buluşmaya doğru gidiyoruz.
Bilim insanları bugün geldikleri noktada, bedenin ölüme programlı olmadığını! tespit etmişler.  Bedenin zamanla ilişkisi tamamen içsel imiş. Yani beden yok olmaya ve ölüme programlı olmadığı halde yaşlanıyoruz ve her beden de birbirinden farklı yaşlanıyor. Aynı yaşta olan kişiler aynı oranda yaşlanmıyorlar. Üstelik bedenin farklı bölümleri de farklı yaşlanıyor. Zamanın efendisi olan Satürn gezegeninin bize verdiği kısıtlamalar çözülüyor artık. Dünya zamanını yaşama biçimimiz değişiyor. Zamana tutsaklığımızı fark etmeye başlıyoruz. Zaten yeni nesil olan gençlerimiz ve çocuklarımız dünya zamanına uyum gösteremiyorlar. Ve bilimin zamanla ilgili  bulguları da değişiyor. ESKİ BİLGİ SONLANIYOR. BİLİM İNSANLARI ZAMANI DIŞIMIZDA ARAMIYORLAR ARTIK, zamanı içimizde kontrol eden mekanizmayı anlamaya çalışıyorlar. Bunun sonucunda zamanın dışına çıkarak ölümsüzlüğe doğru bir gidişin başlayacağını söylüyorlar

İşte bu araştırmalar 21 Aralık İkizler tutulmasının etkilerini bize işaret ediyor Arkadaşlar.  Bedenlerimizde bu güne kadar bizi sınırlayan tüm etkilerin dışına çıkıyoruz artık!, yeter ki fark edelim.  Aynı şekilde, inançlar, para sistemi, yönetim şekilleri, ekonomi, güç kavramı, evlilik kurumu,  eğitim sistemi ve çocuklarımızı yetiştirme konularında bugüne kadar öğrendiğimiz pek çok bilginin döngüsü kapanıyor ve daha öteye geçiyoruz 2011’de.

Aralık enerjilerinde Adem ve Havva’dan ve cinsel enerjiden bahsetmiştik. Bu tutulma ile dişi enerji farklı bir bilince sıçrama yapıyor adeta. Bunun için içimizdeki Havva ve Lilith’i sevgiyle birleştirelim. Eski bilgilerin döngüsünden ve cinselliğin suçluluğundan çıkalım. İlk Atalarımızı şifalandıralım.

Zeus’un eşi  ve tek evli Tanrıça  olan Hera, Başak burcundan bize yalnızlık yeminlerimizin de döngüsünü kapatmamız için sesleniyor 21 Aralık’ta.

Tutulma ayrıca aile aurasındaki kayıtlarımızın döngülerini kapatabilmemiz için bize çok büyük bir destek veriyor. Eğer hazırsak,  kapatalım döngülerimizi ve bunun için gelen yardımı alalım.  Biz seçersek adım atabiliriz o özgür alana! 2011’e özgürleşmiş olarak başlayalım.
Flash Forward adlı dizide, insanlar geleceklerinden bir kesit görüyorlar ve bütün yaşamları değişiyor. Gördükleri sahneler o gün yaşamakta oldukları hayata genelde çok aykırı…olumlu sahneler olsa da genelde çok olumsuz kesitler görüyorlar. Ancak ne yapsalar da o gördükleri sahnelere doğru çekiliyorlar.  Bir kere gördüler ve gözlem yaptılar çünkü geleceklerine. Belki de geleceklerindeki seçeneklerden sadece birine!

Eski sistemin döngüsü kapanırken içinde olduğumuz bu dönemde, 21 Aralık Tutulması kehanet döneminin de artık sonlandığını bir kez daha hatırlatıyor bilgi burcu İkizlerde. Geleceğimiz kehanetlerin elinde değil, kendi elimizde.  Geleceğimizle ilgili pek çok seçeneklerimiz arasında, gözlem yaptığımız ve odaklandığımız hangisiyse onu yaşıyoruz. Fal, büyü, kehanetler gibi irademize müdahale eden sistem sonlanmaya gidiyor. Yerine, Yaradan katından, kendi iç sesimizle  öz’ümüzle, İlahi olan yanımızla ve bu alandaki destekle içsel olarak aldıklarımızı Sema’nın Aklıyla birleştirerek yol alabilme gücü geliyor.

Tutulma enerjisi yine kitleleri etkileyen başka bir konuya işaret ediyor. Gizli Oluşumlar ve yeraltından yapılan çalışmalar  gündeme gelebilir. Dünyayı bu şekilde yöneten Güçlerin de 2011’den itibaren eski saltanatlarının kalmayacağını bekleyebiliriz. Bu güçler ve örgütler de  eski enerjinin ve eski sistemin insanlığa dayattıkları çok önemli bir tutsaklık uykusu oldular. Ancak bunun için bireysel olarak hepimizin kendi içsel gücümüzü elimize almamız gerekiyor! Uyanmamız gerekiyor. Kendimize inanmamız gerekiyor. Her ne yaptıysak ve her ne yapıyor olursak olalım, hepimizin çok özel varlıklar olduğumuzu hatırlamamız gerekiyor. 

Satürn gücümüzü elimize almamıza ve karanlıklarla bütünleşebilmemize yardım ediyor bu tutulmada. Şu anda bu karanlık güçler var ise dünyamızda, bu hepimizin bütünlüğünün bir parçası olduğu ve buna izin verdiğimiz  içindir.  Karanlıkları red etmek değil, içimizdeki karanlığı aydınlatarak dengelemek yolunda olabiliriz. Gittiğimiz dönemde bu anlamda ne kadar kendi gücümüzde kalabilirtsek, bize kitlesel korkularımızla sızmaya çalışan bu enerjileri ne kadar dengeleyebilirsek, o kadar az kaos yaşarız ve o kadar sevgide-huzurda oluruz.
Şimdi, bize söylenenleri bırakalım gelecekle ilgili lütfen ve soralım kendimize: ESAS BİZ NASIL BİR GELECEK YARATMAK İSTİYORUZ? TÜM SINIRLAMALARIN ÖTESİNE GEÇMEYE HAZIR MIYIZ?

Ortodoks anlayışın sonuna gelmek üzere yardım alıyoruz. Hepimiz görünenin ötesindeki gücümüzle buluşabiliriz. Görünenin ötesinden kokmak değil, gücü bilgece kullanarak görünenin ötesine açılma dönemi başlıyor. Başka bir deyişle, İlahi yanımızla iletişimimiz güçleniyor ve 5 duyumuzun ötesindeki deneyimlere açılıyoruz, böylece boyutlar arası olan Varlığımızı daha fazla keşfediyoruz. Evrensel sistemin gerçeklerinin nasıl mucizelere kapı açabileceğini fark ediyoruz. İşte o zaman bizi korkutan ve sınırlayan tüm bilgilerin dışına çıkabiliyoruz. Ama bunu ancak kendimiz yapabiliriz. Bizim yerimize hiçbir güç yapamaz. 21 Aralıkta yeni bir bakışın açılması için gelen yardımı alalım lütfen.

Terazideki Satürn yine bu yaşamdan veya geçmişten gelen ve döngüsü biten ilişkilerden ve bu bağlardan özgürleşmemiz için destek verirken çatışma, saldırganlık ve kaybetme korkularımızı şifalandırmaya çalışıyor. Ayrıca, devam eden ve yeni başlayacak olan ilişkiler için  partnerler arasındaki  güçlü köprülerin temelini de atıyor!

Ve çocuklarımızla iletişimimizi zorlaştıran iç bilgilerin de farklı bir düzeye geçmesi için açalım kendimizi bu tutulma enerjisiyle. Çocuklarımız bizim merceğimizden bakmıyorlar yaşama. Onlarda bizim kayıtlarımız yok.  Onları eski sistemin bilgileriyle yetiştiremeyiz artık. Bizlerin çocukken kapattığımız o biricikliğimiz ve geldiğimiz boyutlarla olan bağlantımız, onlarda açık…Onları anlayabilmek için kendimizi eğitmeliyiz ve onların bize işaret ettiklerini görebilmeliyiz. Çocuklarımızın hepsi kendilerine özeller ve genel kuralları zaten kabul etmediler. Gittiğimiz dönem çocuklarımıza yönelik yeni bir döngüyü de başlatabilir. Onlar bizim geleceğimiz. Geleceğimizi ne kadar sınırlamak istiyoruz?

Yine iletişim ve bilgi burcu olan  İkizler tutulmasında İç ve dış “sesimizi” sevgiyle duyabilmeye açalım kendimizi. Sesimizi seviyor muyuz?  Kendimizi duyduğumuz oranda huzurla ve sevgiyle ifade edebiliriz başkalarına. Başkalarını yoruyor muyuz konuşurken? Kendimizi ifade edişimiz nasıl? Bakalım kendimize ve gerçeğimizi görelim. Kendimizi ifade ediş biçimimiz ve sözcüklerimizin anlamı yaşamımızı yaratmamızda çok etkili. Konuşma biçimimize, iletişim biçimimize, sözcüklerimizin olumlu ya da olumsuz anlamlarına  ve sesimizi nasıl kullandığımıza dikkat edelim. Ağzımızdan çıkanı kulağımızla da duyalım :)

Sevgili Arkadaşlar, 2011’e çok etkili bir tutulma ile adım atıyoruz. Bu güçlü enerjiyi hep birlikte kendimizin ve bütünün en yüksek hayrına, önemli dönüşümlere, eski sistemin döngüsünden özgürleşmeye ve uyanışa vesile yapabilmemizi diliyorum ve yeni yılınızı şimdiden kutluyorum.
Sevgi ve ışıkla...
Sevgi Doğançay

ekinoksss

Merhabaaaa =)

Bugün güne hem enerjik hem de bitkin uyandım blog. Nasıl mı oluyo o, aynen şöyle oluyo canım. Bi kere herrrr bi yanım ağrıyo iki gündür tamam mı? Ama öyle böyle bi ağrı değil yani. Hani uzun süredir spor yapmayıp da birden ağır bi spor yaparsın da her yerin tutulur ya, işte aynen öyle. Tüm kaslarım, tüm kemiklerim ağrıyor. Bugün doktora gittim, adam bana inanmadı sen halsiz falan değilsin çok neşeli ve enerjiksin git burdan dedi. Sonra çenem sayesinde kas gevşeticilerini aldım ama ehehehe.

Evet spor yapamadım geçen hafta bi de. Çok yoğunduk kuzen evlendi falan, ben de sporumu aksattım. Dün de dışarda vakit geçirdim, eve geldiğimde yine ağrılarımla başbaşaydım. Bu akşam eve gidilecek, önce bi güzel bas çalışılacak, sonra da bi güzel spor yapılacak. Akabinde sıcacık bir duş ve onun akabinde mutlaka saçları kurutuyoruz (üfff en gıcık kısım). Saçlarımı kurutmaktan nefret ediyorum valla ya. Hep ıslak saçlarla yatıyorum. Sonra da böyle ağrılarla uyanıyorum. Bana müstehak tabi evet.

Bence dünya herkesin etrafında dönüyor bu arada. Yani şöyle ki, herkesin dünyası kendi etrafında dönüyor. Böyle olmalı. Benim etrafımda dönüyor valla. Sonra carpe diem diye boşuna yırtınmayalım ama di mi? Kendime eskisinden daha fazla zaman ayırmaya başladım artık. Durum böyle olunca da, ben emeklerimin karşılığını almaya başladıkça gün be gün daha güzel olmaya başladı her şey =)  Eskiden beğeniyle baktığım insanlar (erkek kısmısı) şimdi bana beğeniyle bakar oldu mesela yeah baby!

Şimdi böyle ilk heves olduğu için sana zırt pırt yazar dururum artık :D  Daha ilerki günlerde de arada bir yazarım biliyorum ben kendimi. Neyse şeker, şimdilik benden bu kadar. İş yerinden ancak böyle yazılıyo biliyo musun =)

shu bop shu bop

Merhaba sevgili ışık kaynağım, bloğummmm!

Bugün işten erken çıktım, kankacağızım Erhan da erken çıkmıştı ki yakaladığım yakasından hadi dedim gidiyoruz gezmelere. Bahçeli'ye gittik tabi ki Beer Garden'daydık. Güzel bir akşamdı anlayacağın. Yine Queen çaldı, biz mest olduk. Erken kalktık ama olsun, yetti. Hiç yapamamaktan iyidir di mi ama? Sonra ben bugün hayatımda bir ilki gerçekleştirdim, gittim kadın dergileri aldım ahah! Evet nasıl şeylermiş bir bakmak istiyorum doğrusu. Belki bana bi faydaları dokunur, belki bir daha almamaya karar veririm (ki bu da bi fayda aslında). Sonra ben eve geldim, biraz şarkılara bakayım dedim ama gtalk'ta Onur'u gördüm. Bi laf atayım bakalım dedim tüm enerjimle ona ki iyi ki de atmışım. Çocuk berbat durumdaydı. Peki şimdi nasıl dersin bloğum ha? Son derece enerjik, son derece umutlu, cesur! Yaşasın ben yani :D

Birazdan da yatıcam sana yazacaklarım bittikten sonra. Yatmadan önce güzeeelce bi yüzümü temizliyceeem, sürücem kremlerimi, kendimi temizliycem oh misler gibi giricem yatağıma sonra da. Aldığım dergilere bakarken uyuklamaya başlıycam tabi ki de! Ha bu arada kitabım da bitti. Tesla'nun Kutusu süper bi kitap. Tesla ile ilgili olan her şey süper zaten asla tartışılmaz.

Bu arada İzmir'i özlüyorum ben günlük. Neden mi? Neden orada yaşarken o güzelliklerinin farkına varamayıp da osuna busuna mızmızlandım da şimdi oradan uzaklara taşınınca burnumda tütüyor di mi? İzmir sanki böyle bir şehir ama. Yani orada yaşarken güzelliklerini içine dolduramıyorsun da, sonra oradan uzaklaşınca kıymetini biliyorsun oranın. Şu an sahip olduklarım için de şükrediyorum tabi ki. Kendi evimdeyim, çok sevdiğim bir işim var, iş ortamım şahane zaten, sonra buradaki arkadaşlarım da öyle. Ama burada, Ankara'da deniz yok tabi ki. İnsanları da İzmir'inkilerden oldukça farklı. Bunlar canımı sıkan şeyler ama, gün gelir belki buradan da başka diyarlara gidilir kim bilir =) Bir Avrupa şehri olsa mesela aaaah ah Belçika - Bruges!!!

Bu arada dünya benim etrafımda dönüyor bunu da sakın unutma e mi?

20 Aralık 2010 Pazartesi

ilk entry

Selam Blog =)

Hayatımda ilk defa internet ortamında kendi adımla bir hesap oluşturuyorum. Hesabı da geçtim, direkt sayfa açtım yuh yani bana di mi? Neden böyle yaptım ama bi sor bakalım? Çünkü burası benim günlüğüm gibi olacak. Bundan sonra hayatımda bana yer etmiş şeyleri, günbegün olmasa da sık sık yazıcam buraya. Hobilerimden fotolar da koyarım, aklıma gelen öyküleri de yazarım, şarkı da paylaşırım kim bilir ha? Ama daha çok bıdı bıdı edecek gibiyim ahahah =)

"Işık Olsun" dedim senin adına blog. Bu yüzden de hep güzel haberler paylaşıcam seninle bundan emin olabiliyorum yani o derece. Bu arada yeni bi gruba girdim beeeen! Evvvet! Heavy metal, glam rock ve hard rock tarzlarında çalacakmışız şarkıları ki ilk dört şarkımızı da belirledik. Haftasonu stüdyomuz var hadi bakalım davranın sazlara. Şarkılara gelince;

1. Alice Cooper - Poison (uww wow wow!)
2. Steppenwolf - Born To Be Wild 
3. Bruce Dickinson - Tears Of The Dragon
4. AC/DC - Highway to Hell

Evet bloğum işte böyle. Born To Be Wild dışındakilere çalıştım haftasonu. Born To Be Wild'a da akşam bakarım heralde. Ama sanki bir senedir elime gitar almadığım için parmaklarım soğumuş gibi gibi =)  O yüzden de biraz uğraştıracak gibi. Amaaa ben bunun da üstesinden gelirim tabi ki biliyorum. Neyi istediysem elde ettim şu hayatta çünkü tütütü maşallah!!!

Şimdi iş yerinden yazdığım için, daha fazla lafı uzatmıyorum ve asta la vista bebeğim diyorum. Sonra görüşürüüüüz...